Değerli Uzunköprü Gazetesi okuyucuları,
Geçen haftaki yazımızda Şuayip Şerefeddin Efendi’nin hayatından bir kesit sunmuştuk.
Bu hafta kaldığımız yerden devam edeceğiz. Sefineyi Evliya adlı çok kıymetli eserin yazarı Hüseyin Vassaf Efendi, Şuayip Şerafeddin Efendi’nin en önemli öğrencilerindendir. Hüseyin Vassaf Efendi’nin onu nasıl tanıttığına hep beraber bakalım:
“Şuayip Şerafeddin Efendi fakiri cenahı himayetine almış idi. Tam sekiz yıl anil gıyab feyz-i terbiyeleri ile perverişyap oldum. Gayet karlı bir bayramda Uzunköprü’de bulunuyordu. Oraya gitmek üzere iken gelen telgarf-nameleri ile tehir’i azimet ettim. İki sene daha bu halde kaldım. nairey-i hasret ciğerimi yakmağa başladı. Nihayet 1324/(1908) senesi Mayısında vaki olan emri işaretleri üzerine Edirneye azimet ederek hangah-ı feyz-i penahlarından hak-pa-yı mürşidanelerine ru-mal olmak üç gün üç gece nezd-i alilerinde bulunmak şeref-i azimine nail oldum.O dakika haya-ı cavidanı buldum .Lisanı kal ile bunu tasvire muktedir değildir.Hocam Şuayip Şerafeddin Efendi: ”Evladım seni sekiz on sene gıyabi muhabbetle meşgul eyledim. Fakiri görmenizi arzu etmiyordum. Çünkü gördüğünüz zaman, benim anil gıyab naire-i muhabbetle suzan olduğum adam bu muydu? diye halinize peşiman olmanız ihtimali kuvvetli idi. Fakire teveccühünüz ziyade idi. Halbuki tassavvur ettiğiniz asar-ı kemal olmadığından o yolda hareketim zaruri idi.Amma ne çare ki,bunu idameye care kalmadı. An karıb hayat-ı faniyeden hayatı bakiyeye intikal mukarrerdir.Dünya gözü ile mülakatı fakirde arzu ettim Hamd olsun görüştük.Her ikimizinde muhabbeti asıl sahibine aittir.Cenab-ı Hak cümlemize ahiri akıbet hayırlığı buyursun.”dediler ve ağladılar.Bu abd-kemteri de ağlattılar.1 “
Bugünkü Türkçe ile ifade edersek : “Şerafeddin Efendi, fakiri himayesine alarak gıyabında-Hüseyin Vassaf ve Şerafeddin Efendi yüz yüze görüşmedikleri halde birbirilerine muhabbet beslemişlerdir- bereketli terbiyelerinden faydalandım. Gayet karlı bir bayram günü Uzunköprü’de bulunuyorlardı. Oraya gitmek üzereyken gelen telgraf ile Uzunköprü’ye gitmeyi erteledim. İki sene daha bu halde kaldım. Hasretlik acısı ciğerimi yakmaya başladı. Nihayet 1908 Mayıs’ında gerçekleşen emri işaretleri üzerine Edirne’ye giderek hangahta (Veli Dede Dergâhı) hocamın ayağının bastığı toprağa yüzümü sürmek üzere üç gün üç gece yanında bulunma şerefine ulaştım. O dakika sonsuz bir hayâya sahip oldum. Bunu sözle atlatmak mümkün değil. Hocam Şuayip Şerafettin Efendi : ‘Evladım seni sekiz on sene kendimden uzak tuttum. Fakiri görmenizi arzu etmiyordum. Çünkü gördüğün zaman benim görmeden muhabbet ateşi ile yandığım adam bu muydu, diye halinden pişman olmanız ihtimali yüksek idi. Fakire teveccühünüz çoktu. Düşündüğünüz olgunluk bende olmadığı için böyle hareket etmem gerekirdi. Ancak bunu devam ettirmeye dermanım kalmadı yakın zamanda fani dünyadan baki dünyaya göç mukadderdir. Dünya gözü ile kavuşmayı bende arzu ettim. Hamdolsun görüştük. Aramızdaki muhabbetin sahibi Allah’tır. Cenabı Hak cümlemizin sonunu hayır eylesin.’ dediler ve ağladılar . Beni de ağlattılar.”
Şerafettin Efendi, öğrencisi Hüseyin Vassaf’a bu sekiz yıl zarfında toplam 63 adet mektup yazmıştır. Bu mektuplar bugün Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar bölümü No:2310 kayıtlıdır. Bu mektuplar Prof. Mehmet AKKUŞ tarafından “GÜLBAHÇESİNDEN MEKTUPLAR MÜRASELAT” adı ile Aralık 2016 yılında kitap haline getirilip yayınlamıştır.
Şerafettin Efendi’den, Binbaşı Hasan Efendi’nin desteği ile tasavvuf dersi aldığını söyleyen Hüseyin Vassaf, hocası Şuayip Şerefeddin Efendi’yi bakın nasıl tarif ediyor: “Şerafettin Efendi, orta boylu, beyaz top sakallı; ne zayıf ne şişman, ikisi ortası kırmızıya çalan gayet güzel yüzlü, pak özlü, sevimli çehreli, insanlara iltifat eden, mütevazi, güzel ahlak ile ahlaklanmış, güzel sohbetli, güzel sözlü, ateşin bakışlı bir zat idi.
Ziyaretine bir alim gelse ona karşı okumaya yeni başlamış bir çocuk gibi davranırdı. Onu konuşturur kendisi dinlerdi. Edirne’de kaldığı zamanlarda ulemadan, faziletli kimselerden, mülkiye ve askeriyeden zatlar ziyaretine gelir. Kendilerinden ilim tahsil ederdi.”
(Devamı Haftaya)
