Cihân-ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
Ol mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
HAYALİ
Şair ne güzel demiş. “Cihanı ara, cihan içindedir. Farkında değiller. Ol balıklar deniz derya içindedir. Deryanın farkında değiller”. Bunun gibi bizlerde tarih ve kültür bakımından o kadar zenginiz ki maalesef biz bu zenginliğin farkında bile değiliz. Bizden önceki nesiller o kadar güzel eserler bırakmışlar ki bizler sahip çıkamamışız. Kadri kıymetini bilememişiz. O kadar ki hanları, köprüleri, yolları, kütüphaneler dolusu kitapları bir yana bırakıp sadece mezarlıklarda ki mezar taşları bile koca bir medeniyetin varlığının canlı şahitleridir. Bilmem Tarihi Muradiye Camii avlusundaki mezar taşlarına, yada Selimiye Camisinin hemen yanındaki eski araba duraklarının yerinde bu gün sergilenen mezar taşlarını dikkat ettiniz mi? Ölen şahıs asker ise baş ucundaki taşın şekli farklı, ilim ehlinden biri ise onun mezar taşı farklı, vefat eden bir hanım ise onun başucundaki taş daha farklı. Ölüm gibi iştahları kesen bir olaya bile nasıl güzellik katmışlar. Osmanlıya 92 yıl başkentlik yapmış Edirne’mizde bu zenginlikten payını almıştır. Adam ne güzel söylemiş. ”Edirne sen bir şehir değil kitapsın okuyana”[1]
Geçen hafta Tarihi Taş Köprümüzün onarımını anlatmaya çalıştığım yazımızda az da olsa Abdurrahman El- Hıbri’den bahsetmiş idik. Kendisi Tarihi Muradiye Camimizin, Genç Osman Tarafından onarımı tamamlanınca, giriş kapısına yazdığı beyit ile hem tarih düşürmüş hem de caminin kimler tarafından yapılıp onarıldığını ifade etmiş idi. Gelin hep beraber Muradiye Camimizin giriş kapısındaki beyitten hareketle mısraların sahibini tanımaya çalışalım.
Abdurrahman EL- HIBRİ, 1604 yılının Mayısında Edirne’de dünyaya gelmiştir. Babası zamanın tanınmış müderrislerinden Salbaş lakaplı Habbazzade Hasan Efendi olup, babasına atfen Salbaşzade olarakta anılmaktadır. Edirne’de başlayan tahsil hayatı İstanbul’da devam etmiştir. Talebelik bittikten sonra Edirne’de bir çok medresede hocalık yapmıştır. Bu medreselerin en meşhurları üç şerefeli medreseleri, Darul Hadis medresesidir. Darul Hadis müderrisliğine atandıktan bir yıl sonra 1659 yılında vefat etmiştir. Cenazesi Edirne Yıldırım Mahallesindeki aile kabristanlığına defnedilmiştir.
Eserleri. 1. Enîsü’l-müsâmirîn: 1046 (1636) yılında yazılmış olup Edirne tarihini konu alır. Edirne’nin sadece tarihinden değil yapılarından topografyasından ve burada yetişen önemli şahsiyetlerden de söz edilen eser üzerinde Sevim İLGÜREL tarafından doktora çalışması yapılmıştır. (1972, İÜ Ed.Fak.).[2] Eser ayrıca Edirne’mizin önemli şahsiyetlerinden Ratip KAZANCIGİL tarafından sadeleştirilerek 1996 yılında yayınlanmıştır.
On dört bölümden oluşan eser Fethinden Hıbrinin zamanına kadar olan dilimde Edirne hakkında önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Edirne’nin yetiştirdiği önemli şahsiyetlerinden çarşı pazarlarına kadar doğru bilgiler aktarmaktadır. Şehir tarihi hakkında yazılan ilk eser olma özelliğini taşımaktadır.
- Defter-i Ahbâr “Defter” adı altında altı bölümden ve bir sonuç kısmından oluşan muhtasar bir Osmanlı tarihidir.
- Târîh-i Feth-i Revân. IV. Murad’ın 1635 yılında yaptığı Revan seferine ve fethine dair olan eserin bir nüshası Edirne Selimiye Kütüphanesi’ndedir (Bâdî Efendi, nr. 1667).
- Târîh-i Feth-i Bağdâd. Aynı padişahın 1638’de gerçekleştirdiği Bağdat seferi ve fethiyle ilgili olup bir nüshası Târîh-i Feth-i Revân’la birlikte Edirne Selimiye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Bâdî Efendi, nr. 1667).
- Hadâiku’l-cinân. Muhâdarâta dair bir eserdir. 1040 (1630-31) yılında yazılan eserin bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (Revan Köşkü, nr. 1068).
- Menâsik-i Mesâlik. Hibrî’nin 1632’de gerçekleştirdiği hac yolculuğuyla ilgili eseridir.
- Riyâzü’l-ârifîn fi’l-ehâdîsi’l-erbaîn. İranlı şair Hüseyin Vâiz-i Kâşifî’nin Risâletü’l-ʿaliyye fi’l-eḥâdîs̱i’n-nebeviyyeadlı kırk hadisle ilgili Farsça kitabının Türkçe tercümesidir. Hibrî’nin bu iki dile vukufunu gösteren Riyâzü’l-ârifîn’in bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (TY, nr. 601).[3]
Gerçekten Edirne ve ilçeleri bir kitap gibi okumasını bilene, Muradiye Camimizin bakım ve onarıma alındığı şu günlerde caminin kitabesindeki bir beyitten hareketle Abdurahman El-Hıbri ve eserleri hakkında bilgi vermeye çalıştık. Merhum ve meşhur tarihçimiz aynı zamanda üç nesil alim bir aileye mensup. Hem babası hem kendi hem de oğlu müderris. Bu haftalıkta bu kadar. Kalın sağlıcakla, Allaha emanet olun.
[1] Edirne Buçuktepe mezarlığında ziyarette bulunurken okuduğum bir mezar taşından alınmıştır.
[2] Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Abdurrahman El-Hıbri Maddesi
[3] Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Abdurrahman El-Hıbri Maddesi