“Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.” İbrahim’in karısı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı müjdeledik; İshak’ın arkasından da Yakûb’u. Karısı, “Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” dedi. Melekler, “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O, övülmeye lâyıktır, şanı yücedir.” dediler.” HUD DÜRESİ 69-72 AYETLERİ
Sizi bilmem ama Hz. İbrahim deyince benim aklıma Şanlı Urfa balıklı göl geliyor. Malum Kuranda kıssası anlatılan İbrahim peygamber, önce aklını kullanarak bir yaratıcının varlığını buluyor. Gökteki ay’ı görünce bu parlak “Bu benim yaratıcım olabilir” diyor. Daha sonra gündüzleyin güneşe bakıp, “ay benim rabbim olamaz çünkü hem kayboldu. Hem de güneşten daha küçük” diyor. Bu sefer güneş benim rabbimdir. Çünkü bu daha büyüktür deyip yaratıcısı olarak güneşi görüyor. Ancak akşam olup kaybolunca böyle kaybolup yok olanlar benim rabbim olamaz deyip ayı ve güneşi yaratan beni de yaratan bir yaratıcı olması gerekir deyip âlemlerin rabbine iman ediyor. İbrahim (as) put perestlikle de mücadele ediyor. Bu mücadelesinde Nemrut, İbrahim (as) ateşe atmak için mancınık yaptırıp, büyük bir ateş yaktırıyor. İbrahim’i ateşe atmak istiyor. Rivayete göre melekler İbrahim (as) gelip rabbinin selamı var. Bir isteğin var mı? diye sorunca halimi rabbim biliyor değil mi deyip tam teslimiyet ile Allaha bağlanıyor. Ateşe atılınca Kuranın ifadesi ile “Ey ateş! soğuk ve esenlik ol İbrahim’e “diye rabbimiz emrediyor. Ortalık güllük gülistanlık olup odunlar balığa dönüşüyor. İbrahim (as) kurtuluyor.
Özetlemeye çalıştığımız bu olay rivayet edildiğine göre Urfa şehrimizde oluyor. Onun için İbrahim (as) deyince aklıma peygamberler şehri Urfa geliyor. Ayrıca dini bayramlarımızdan olan Kurban bayramında da İbrahim (as) mın adı sık sık anılır. Malum İbrahim (as) oğlu olursa kurban edeceğini söyleyerek adakta bulunur. Rabbimiz bir erkek çocuk bağışlıyor. Çocuğu büyüyüp belli bir yaşa gelince rabbimiz sözünü hatırlatır. Durumu oğlu İsmail (as) anlatınca; “Baba sözünü yerine getir. Beni teslim olanlardan bulacaksın “ der. Rabbimiz onun yerine bir koç kurban edilmesini emreder. O günden sonra kurban ibadetinde mutlaka İbrahim (as) hatırlanır.
Hacca gidenler gözleri ile görmüştür. Kâbe’nin etrafında tavaf ederken küçük kubbeli altın sarısı renginde bir yapı var. Buraya makam-ı İbrahim dereler hacılar tavafı bitirince buraya iki rekat namaz kılmak için gelirler. Bu yapıda Kâbe’yi inşa ederken iskele olarak kullandığı taşta İbrahim (as) ayak izleri var. Bugün de hatırası hacda Makam-ı İbrahim ile anılan peygamber; Hz. İbrahim (as) dır.
Bizim kültürümüzde birine bir iyilik yapınca iyilik yapılan hayır sahibine “ Halil İbrahim bereketi versin” der. Ayrıca İbrahim(as)çok cömert olduğu için, günümüzde böyle cömertlik yapıp yemek yedirenlere “Allah sofrana Halil İbrahim bereketi versin ”diye dua ederler. Vel hâsıl Hz. İbrahim (as) nereden bakarsak bakalım toplumumuzda en çok bilinen ve etkisi olan peygamberlerdendir. Ayrıca hanımı Hacer annemiz ve oğlu İsmail zemzemi ilk keşfeden insanlardır. Rahmetli Barış MANÇO’nun Halil İbrahim Sofrası diye bir parçası da vardı diye hatırlıyorum.
İşte böyle bizde hatırası çok olan Hz. İbrahim (as) mın kabrinin bulunduğu şehre El-Halile gidiyoruz. Kudüs ile El-Halil arası otuz km. Yola çıkıyoruz. El-Halil şehrinin içine girebilmek için üç yerde kontrol noktasından geçiyoruz. Adamlar o kadar korkak ki bu kontrol noktalarında yüz tarayıcı kameralar ve turnikeden geçirerek tek tek şehre almalar can sıkıcı idi. Benim güzel ülkem isteyen istediği yere elini kolunu sallayarak turistik yerleri ziyaret ediyor. Kontrol noktalarından çıkıp ilerler iken yolumuz üzerinde bir binanın duvarına sabitlenmiş TİKA yazısını görüyoruz. Meğer burası bir aş evi imiş. Hemen buraya uğruyoruz. Günlük beş yüz kişiye yemek pişiriliyormuş. İhtiyaç sahiplerine yetim çocuklarına dağıtılıyormuş. Burada duygulanıyoruz. Bizim milletimiz hakikaten büyük bir millet cömertliğini her hâlükârda gösteriyor. Rabbim milletimize zeval vermesin. Hayır, sahiplerinin mallarına da Halil İbrahim bereketi versin.
El-Halil şehrine vardığımızda dar sokaklardan geçerek El-Halil Camiine gidiyoruz. Heyecanla El-Halil Camiine varıyoruz. Sabah namazımızı cemaat ile beraber bu tarihi yapıda kılıyoruz. Namaz sonrası camiyi geziyoruz .O da ne Caminin müezzin mahfili denilen kısmı dahil olmak üzere nerede ise yarısı bir duvar ile bölünmüş Hz.İbrahim (as) kabri dahil olmak üzere Yahudilerce işgal edilerek cami ikiye bölünmüş. Şu işe bak Hz. İbrahim (as) yanı başına geliyorsun ancak kabrininin olduğu bölüme giremiyorsun. Caminin içinde İshak (as) ve eşi Refika annemizin kabrini ziyaret edip El-Halil’den üzgün ayrılıyoruz. İstikamet bu sefer Hz. Musa (as) mı ziyaret edip, ölü deniz dedikleri deniz seviyesinden çok aşağılarda olan Lut görülüne doğru yola çıkıyoruz.
Dönüş yolunda en çok dikkatimizi çeken hususlardan biri İsrail’in değişik yerlerde ördüğü duvarlar. Bu duvarlar işgal altında yaşayan Filistinlilerin biri birleri ile iletişimini kesmek için parçala böl yönet mantığı ile yapılan duvar gibi geliyor bana. Yolda ayrıca tel örgüleri ile çevrilmiş bazı binalar görüyoruz. Rehberimiz buranın kamp olduğunu söylüyor. ziyaretlere kapalı olduğunu öğreniyoruz. Yolda Halhul şehrine uğruyoruz. Burada Yunus Peygamberin makamını ziyaret ediyoruz. Hani şu kavmine kızıp ayrılan daha sonrada gemide kura sonucu adı çıkıp denize atılan peygamber. İçinde bulunduğu durumdan kurtulması neredeyse imkânsız iken Allah’a şu duayı etmiştir:” Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn.” Duanın Türkçe meali, “Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim. Şüphesiz ben kendine zulmedenlerden oldum.” Hatırasını yad edip yolumuza devam ediyoruz.
Bu arada Berat Kandiliniz Mübarek olsun ailenize, sevdiklerinize, ülkemize ve tüm insanlığa hayır ve bereket getirsin. Dostlar sağlıcakla kalın. Allaha emanet olun.
Özcan GÜNER
ozcanguner22@gmail.com