Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Özcan GÜNER

KUDÜS HATIRALARI –(II)

Yafadan hareket ederek kısa bir yolculuktan sonra Kudüs’e varıyoruz. Olanca ihtişamı ile tarihi şehir bizi karşılıyor. Kalacağımız hotele eşyalarımızı yerleştirdikten sonra yıllardır özlemini çektiğim mutlak ziyaret etmem gerekir diye planladığım Mescidi Aksaya varmış olduk. Yeryüzünde hiçbir şehir dinler tarihi konusunda Kudüs ile yarışamaz. Kudüs’ü ziyaret eden bir kişi, Hıristiyan ve Yahudilerce kutsal kabul edilen mekânları da Kudüs’te bulur. Üç dinin ziyaret edilecek mekânları burada iç içedir.

Kudüs’e Yahudiler Yeruşelayim, Hırıstiyanlar Jarüsselam Müslümanlar ise Darüsselam olarak isimlendiriyorlar. Her üç dinde de “Dostluk Şehri” anlamına gelir. Ancak gel gör ki yüz yıllarca buralarda barış olmamış. En huzurlu zamanı biz Türklerin hâkimiyetinde iken şehir halkı yaşamış. Bizler son askerimizi oradan çektikten sonra daha büyük kavgalar oldu. İngiliz idaresine terk edilen Filistin’de kısa sürede bir Yahudi devleti kuruldu. Zaten bir atasözü halene gelen “Denizde iki balık kavga ediyorsa bil ki oradan az önce İngilizler geçmiştir.” sözü bugünde geçerlidir. Hotel de biraz nefeslenince daha fazla duramadık gurup halinde tarihi surların içinde biz Müslümanlar için en önemli yerlerden olan mescidi aksaya geçiyoruz. Mescid-i Aksanın kapısında Yahudi güvenlik görevlileri yerini almışlar silahlı bir şekilde nöbet tutuyorlar. İçeriye girmek için kapıya yaklaştığımızda yakalarımıza taktığımız yaka kartlarından Türkiye’den geldiğimiz belli oluyordu. Her hangi bir zorluk çıkartmadan adımımızı o kutsal mekâna atıyoruz. O anı tarif edemem! Büyük bir heyecan içindeyiz. Hz. Peygamberin miraca yükseldiği, Allah’ın Kuranı Kerimde etrafını mübarek kıldığım dediği uzak mescit bize artık çok yakındı. Öğle namazı için Kıble Mescidine varıyoruz. Büyük bir heyecan içindeyiz. Televizyonlarda izlediğimiz, Miraç Kandillerinde gönlümüzün akıp gittiği yerdeyiz.

Namaz sonrası gurup halinde mescidi geziyoruz. Öncelikle iç mekânın güzelliği, tarihi minberi, iç mekândaki ferahlık insanın göğsünü genişletiyor. Bu arada mescidin avlusunda sağlı sollu sütün başlıkları ve kalıntılar vardı. Bu kalıntıların yıkılan mabet kalıntıları olduğunu öğreniyoruz. Ayrıca Miraç gecesi peygamberimize Kudüs ile ilgili sorular sorulduğunda bu mabedin ayrıntılı bilgisini vermişti. Bu kalıntılar peygamberimizi görmüşlerdir. Hatıra resmi çektiriyoruz. Hemen sağ tarafta Miraç gecesi peygamberimizin mescide girdiği yer olan ve bineğini bağlayıp diğer peygamberler ile buluştuğu yere gitmeden önce kaldığı mekâna geçiyoruz. Burada bugün Burak Mescidi yapılmış. İlginçtir hemen yanı başındaki duvarın dış kısmında Yahudiler ağlama duvarı adını verdikleri yerde kendilerince ibadet ederken duvarın iç kısmı biz Müslümanlar için kutsaldır.

Bu arada Kıble mescidinin içinde Zekeriya (as) mihrabı bulunmaktadır. Kuran-ı Kerimde “Rabbi onu, güzel bir şekilde kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Onu Zekeriyya’nın himayesine bıraktı. Zekeriyya Meryem’in bulunduğu mihrâba her girdiğinde onun yanında yiyecek, rızık buldu. ‘Bu, sana nereden geldi ey Meryem?’ dedi. Meryem; ‘O, Allah tarafındandır. Şüphesiz Allah, dilediğini hesapsız bir şekilde rızıklandırır.’ “ (Âl-i İmrân, 3/37)  diyerek Zekeriya (as) mihrabından bahsedilmektedir. Malum Hz.Meryemin annesi bir evladım olursa onu rabbime adayacağım diye söz vermişti. Hz. Meryem annemiz dünyaya gelince onu mescitte Hz. Zekeriya (as) emanet etmişlerdi. Ne zaman yanına varsa ayette belirtildiği gibi değişik yiyecekler ile rızıklandırılıyordu. İşte bu mihrabı ziyaret ediyoruz.

Kıble mescidinden çıktıktan sonra Sahra kubbesine altın renkli kubbeye doğru yöneliyoruz. İki yapı arasında bizi Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı zarif şadırvan karşılıyor. Şadırvan bugün bile hala işlevini sürdürmektedir. Bu mekânda adım başı ecdadımızın yaptırdığı eserlere rastlanmaktadır. Buraya bizler özel bir önem veriyoruz. Bu yaklaşık yüz kırk dönümlük alanda medreseden tutun küçük musallalara kadar birçok hayrı buraya sığdırmışız.

Zemin seviyesinden biraz yüksekte olan muallak kayasına doğru yöneliyoruz. Merdivenlerden huşu içinde çıkarken fotoğraflarını her yerde gördüğümüz Kubbetü’s-Sahra’ya doğru hareket ediyoruz. Kubbetüs-Sahra geniş ve büyük olan kayanın içinde sadece mağaranın bulunduğu yerin üstünü örtmektedir. İçeriye girince sanki hayal âlemindeyiz. Ayaklarımız yerden kesilmiş gibi hissediyoruz. Hemen birkaç merdivenle inilen mağaraya geçiyoruz. Burası ilk kıblemiz. Kıble Kabe’ye çevrilmezden önce namazlar buraya doğru yönelerek kılınırdı. Gurubumuzdakiler kendince dualar eder, peygamberimizin miraca yükselmeden önce Ulülazim denilen peygamberlere namaz kıldırdığı, kendisinin de dua ettiği mekanda bulunmanın sevinç ve heyecanı içindeydi. Şükürler olsun rabbimize bizlere bunları nasip etti. Vesile olan arkadaşlarımızdan Allah razı olsun. İyi ki güzel dostlarımız var. Şuan Mekke’deki Kabenin içi ne anlama geliyorsa bulunduğumuz mekan da o anlama geliyor.

Ziyaretimizi tamamlayınca dışarıya çıkıyoruz. Burası ise bir başka âlem hatıralarla dolu avluda peygamberimizin bütün peygamberlere namaz kıldığı yerdeyiz. Gözlerimizi kapatıp o anları tekrar hayal etmeye çalışıyoruz. Aman Allah’ım bu ne saadet bu ne güzellik. Dostlar fırsatınız olursa bu tarihi yapıyı gezmenizi canı gönülden tavsiye ediyorum.

Bu iki önemli yapıyı ziyaret ettikten sonra havluda bulunan Hz. Süleyman (as) kabrini ziyaret ediyoruz. Aslında burasının makam olduğu yani kabrinin olmadığı ifade ediliyor. Yine de Hz. Süleyman (as )makamını ziyaret edip duamızı ediyor. Bu arada bizim yunusun şu mısraları aklıma geliyor.

Süleyman kuş dilin bilir dediler.

Süleyman var Süleyman’dan içeri

 Kuranı Kerimde karıncaların dilinden anlayan, rüzgâra hükmeden, cinleri değişik işlerde kullandığı ifade edilen;  o büyük peygamberin makamını selamlayıp ziyaretlerimize devam ediyoruz.

Nasip olursa haftaya el – Halil kendine gidip Hz. İbrahim ( AS) kabrine yaptığımız ziyareti paylaşacağım. Kalın sağlıcakla, Allaha emanet olun.

Özcan GÜNER

ozcanguner22@gmail.com

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER