Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Kurumsal
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

UZUNKÖPRÜLÜ UNULUMUŞ BİR ALİM; ŞUAYİP ŞERAFEDDİN EFENDİ (4)

Kıymetli dostlarım, Geçen haftalarda Şuayip Şerafeddin Efendi’nin hayatından kesitler paylaşmıştım.
Kıymetli dostlarım,
Geçen haftalarda Şuayip Şerafeddin Efendi’nin hayatından kesitler paylaşmıştım. Bu haftaki yazımızda Şuayip Şerafeddin Efendi’nin vefatını inceleyeceğiz.
Hüseyin Vassaf Efendi anlatıyor: “Edirne’de bulunduğum zamanda ordu baş veterineri Miralay Arif Bey tarafından davet edilmiştik. Oğlum hatırınız için gideceğim.” buyurdular. Yolda bizler onun rikabında (arkasında) gidiyorduk. Hz. Şeyh, kemali mahviyyet ile yürüyorlardı. Yolda İslam, Hristiyan ve Musevi arz-ı hürmet (Saygı) için sokak kenarlarına çekiliyor; esnaf dükkanlarından çıkıyor, divan duruyorlar; Hz. Şeyh’e asar-ı muhabbet ile ta’zim gösteriyorlar idi ki halk nezdindeki mevkiine burhan idi. Azizim, halk rahatsız oluyor, diye sıkılır; bu fakire “Niçin bu kadar teveccüh gösteriyorlar” diye utancından yüzü kızarıyor idi.
Hüseyin Vassaf Efendi Edirne’de Veli Dede dergahında kaldığı sürece yaşadığı ilginç olaylardan da bahsetmektedir. Bunlardan birinde: “Sabahleyin seher vaktinde kalkmıştım. Şuayip Efendi de seher vakti kalkardı. O sabah da seher vakti kalkıp çayı demlemiş, demliği bir postun altına demlenmeye bırakmış, sıcaklığını korusun diye güzelce sarmış. Bundan bizim haberimiz yoktu. Sabah namazını kılarken hatırıma geldi. Hocam bir keramet gösterse de açıktan görsek diye kalbimden geçirdim.
Namazı kıldıktan sonra odaya girdik. Evladım şimdi hatırınıza gelir ki bu şeyhin bir kerametini görsem ve mutmain olsam, dersiniz. (Öyle ya Peygamberlerin mucizeleri vardır. Bizim peygamberimizin de en büyük mucizesi Kuran-ı Kerimdir. Alimler de peygamberlerin varisleri olması münasebeti ile Allah dostu ariflere de rabbimiz ikramda bulunur bazı haller görünür) Alın size keramet deyip postun altından çaydanlığı çıkardılar . Çayı bardaklara koydular. İçmeğe başladık. (Dikkatinizi çekti mi Şuayip Efendi talebelerine kendisi hizmet ediyor. Çünkü Peygamberimiz (S.A.V.) insanların hayırlısı insanlara faydalı olandır buyuruyor. Keramet iki çeşittir. Biri kerameti kevniyye (kerameti kevniyye:Yardılış Mucizesi) diğeri kerameti irfaniyyedir.( Kerameti İrfaniyye: Bilme, ilahi bir feyz olarak kainatın sırlarını bilme kudreti) Kerameti kevniyye insanın yolunu kesendir. Asıl maksat irfani keramettir.” Hasan Sezai pirimiz :
“Gel keramet damına düşme keramet bundadır.” buyurdukları yaradılıştaki keramete nazırdır. Keramet-i İrfaniyye-i Muhammedi maksudumuzdur.(Yani Bilme, ilahi bir feyz olarak kainatın sırlarını bilme kudreti, peygamberimizi bilmektir.) Muhammedi İrfan en büyük keramettir. Onu görmeğe, ona malik olmaya çalışırız, diyerek gülerek kerameti irfaniyesini gösterdiler. Ben tir tir titredim, pişmanlık duydum, af diledim, hoş gördüklerini söylediler.
Şuayip Şerafeddin Efendiler her yıl yaptığı gibi kış olunca Uzunköprü’ye geldiler. Burada kalp ve nefes darlığı hastalığına yakalandı. Tedavisine ne kadar uğraşsalar da fayda vermedi. Bir gün “İstanbul’daki Hüseyin evladıma yazın, çiçek suyu göndersin. Fakat hastalığımı şiddetli diye yazmayınız. Kederlenmesin.” buyurmuşlar. Mektubu aldım derhal gönderdim. Son zamanlarına yetişmiş içmişler dua ve selam buyurmuşlar.24 Nisan 1904 tarihinde Cemaziyel ahirin 7. Salı gecesi, saat ikide yetmiş bir yaşında oldukları halde vefat etmişlerdir.
Şuayip Şerafeddin efendinin kardeşi Talat Efendi bana yazdığı mektupta: “Bütün kardeşlerime selam ederim. Beni unutmasınlar tebliği ediniz buyurmuşlar. Çamaşırları değiştirilmiş leğen ibrik istemiş abdest tazelemiş .Akşam üzeri biraderi Talat Efendiye ‘Biraderim el-hükmü lillah vaktim tamam oluyor. Benim vazifemi ifa et’ diye vasiyette bulunmuş. O gece saat ikide emaneti teslim etmiş. Allah rahmet eylesin”
Uzunköprü’de vefat ettikten sonra cenazeleri trenle Edirne’ye nakil olunur. İstasyonda her meslekten sevenleri tarafından cenaze karşılanıp Veli Dede Dergâhı’na getirilir. Sonraki sabah Cenaze namazı Edirne Eski Cami’de kılındıktan sonra dergâhın hazîresinde Ahmed Müsellem Efendi’nin kabrinin yanına defnedilir.
Bundan yaklaşık beş yıl önce Veli Dede Dergâhı’na arkadaşlarımız ile yaptığımız ziyarette dergah perişan bir halde idi. Boş bir arsa haline gelmiş olan dergahın ortasında minaresi şerefesinden yıkılmış bir vaziyette duruyor idi. Adam boyu otların içinden geçerek hemen giriş kapısının yanında, içi boş yanyana kabir yerleri vardı. Ancak kimlere ait olduğunu o zaman bilememiştim. Yaptığım araştırmada ve yukarıdaki Sefineyi Evliya’da Hüseyin Vassaf Efendi’den alıntıladığım metinde kabirlerin birinin Şerafeddin Efendi’nin olduğunu öğreniyoruz. Yapılan restorasyon çalışması sonucu eski haline getirilen Veli Dede Dergahında halen kabirlerin yeri boş. Kabirler daha sonra başka bir yere taşınmış olabilirler. Bu konuda bilgisi olanlar bize dönüş yaparlarsa bilgilenmiş oluruz. Ayrıca Veli Dede Dergâhı’nın onarım işlerinde emeği geçen tüm devlet büyüklerimize bir Uzunköprülü olarak şükranlarımı arz ederim. Ancak İl Kültür Müdürlüğümüz de tarihi değeri olan mekânı onarım sonrası kültürel faaliyetlerde kullanamaz mı? Bilmiyorum ziyarete hala kapalı Açılmasını dört gözle bekliyorum.
Dünyada tarihi eser bakımında sayılı yere sahip olan Sultanlar şehri Şehirlerin Sultanı Edirne’de tarihi eserlerimizin ayağa kaldırılması bizleri ziyadesi ile memnun etmektedir. Çünkü Edirne’miz tarihi açık hava müzesi gibidir.
Ord. Prof. Süheyl Ünver şöyle dermiş: “Her şey biter; Edirne bitmez…”