Değerli kardeşlerim, geçen hafta büyük alim ve mutasavvuf Şuayip Şerafeddin Efendinin vefatını ve cenazenin Uzunköprü’den Edirne’ye tren ile nakledildiğini , büyük bir katılım ile Eski Camide cenaze namazının kılındığını, oradan da Veli Dede dergahındaki kabrine defnedildiğini tespit etmiştik. Veli Dede dergahı harabeye dönünce naaşları buçuk tepedeki mezarlığına kaldırılmıştır. Bu bilgiyi merhumun yakınlarından aldım. Ancak bunu vakıflar il müdürlüğüne teyit ettirmem gerekir.
Peygamber Efendimiz: “Alimler yeryüzünün kandilleridir. ”Alimin ölümü alemin ölümü gibidir” buyururlar. Şerafeddin Efendinin ölümü de hem Edirne’miz hem de özelde Uzunköprü’müz için büyük bir kayıptır. Yeri doldurulamamıştır.
Bizim edebiyatımızda tarih düşürme geleneği vardır. Vefat eden önemli bir şahsın ardından yazılan bir şiirde harflerin ebced hesabı ile rakamsal değerleri toplandığında o şahsın vefat tarihi ortaya çıkar. Buna da tarih düşürme denir. “Ebced, aslında alfabedeki harflerin kolaylıkla hatırda tutulmasını sağlamak için eski dönemlerde geliştirilmiş bir formül olup gerçekte bir anlamı bulunmayan kelimelerinin ilki “ebced” (abucad, ebuced) şeklinde okunduğu için bu adla anılmıştır. Bu formülde yer alan kelimeler şunlardır: ebced (أبجد), hevvez (هوز), huttî (حطي), kelemen (كلمن), sa‘fes (سعفص), karaşet (قرشت), sehaz (ثخذ), dazağ (ضظغ). Türkçe’de bu tertibin son kelimesi, ayrı bir rakam değerine sahip olmayan lâmelif (لا) ile bitirilerek dazığlen (ضظغلًا) şeklinde söylenmekte ve ardına da daima Mü’minûn sûresinin 14. âyetinin sonunda yer alan “fe-tebâreke’llāhü ahsenü’l-hâlikīn” (فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ) ibaresi eklenmektedir. Buna uygun olarak hat sanatında da murakka‘lar ve meşk mecmualarındaki müfredat kısmı bittikten sonra mürekkebat kısmının başına, Arap harflerinin birleşmesine ait özellikleri topluca göstermek üzere konulan ebced tertibinin genellikle bu şekilde yazıldığı ve bunun istife de uygun düştüğü görülmektedir.”
Hüseyin Vassâf efendide hocasının ölümüne “Şeyh-i ârif billâh” ifadesini, kullanarak tarih düşürmüştür. Şeyh-i ârif billâh” ifadesindeki harflerin rakamsal değeri toplanıldığında Şerafeddin Efendinin ölüm yılı olan 1911 elde edilmektedir.
Şerafeddin Efendiden sonra muhterem eşleri Sünbül Hanım ve küçük oğlu Mehmet Vefa enişteleri , Halise Hatun Camii İmam Hatibi Hafız Mustafa Efendinin yanına taşınırlar. Bu arada oğlu İrfan Beyin Gazzede Şehit edildiği haberi kendilerine ulaşır. Daha öncede Öğretmen olan Halise Hatun İlkokulu öğretmenlerinden Ali Seyfullah Efendi genç yaşta vefat etmişti. Son dakikada yakınlarından aldığım bilgiye göre merhumun kabri Muradiye Camiinin kıble tarafında bulunan hazirede olduğunu öğreniyoruz. Bu üzüntülerin üst üste gelmesinden sonra rahatsızlanan Sünbül hanım “Beni Efendi Babanın vefat ettiği evimize götürün orada ölmek istiyorum “deyip ısrar edince damadı Hafız Mustafa kayın Validesi Şuayip Şerafeddin Efendinin muhterem eşleri Sünbül hanımı eve getirirler .On gün sonra Sünbül Hanımda emaneti teslim eder. Cenazesi Uzunköprü şehir mezarlığına defnedilir. Şehir mezarlığı dediğim Emniyet Müdürlüğümüzün karşısındaki mezarlığı kast etmiyorum .Bugün yerinde yeller esen, 1959 yılında bütün kabirleri kaldırıp dümdüz edilen bir mekandan söz ediyorum. Bahsi geçen yerin neresi olduğunu bilin bakalım. Eğer kendi gözlerim ile görmeseydim bende kolayında inanmazdım dediğim bir yer. Bu arada rahmetli gazeteci büyüğümüz Recep SÖYLER abiyi de rahmet ile anmak isterim Bir gün bana eski siyah beyaz bir fotoğrafı göstererek hoca burası neresi bil bakalım diye sormuş idi. Abi fazla zor soru soruyorsun yorma beni benim yaşım kaç , deyince fotoğrafa bakarak ,bugünkü Kaymakamlığın tam karşısında bulunan ve Ana Bacı Caddesinden başlayıp askeri lojmanlara kadar olan yerin şehrin mezarlığı olduğunu anlatmıştı. İşte 1959 yılında yapılan bu değişiklik ile Sünbül Hanımın mezarıda kayıplara karışmıştır. Biz yine dönemlim Şuayip Şerafeddin Efendiye,
Şerafeddin Efendinin Vefatından sonra sevenleri ardından ağıtlar yakmıştır. Yanık yanık şiirler söylemişlerdir.Nitekim Üstadın öğrencilerinden Şerif Efendi yazdığı gazelinde;
Ah gitti azizim kaldı bize hasreti
Dağdar oldu derunum yakdı firkat ateşi
Nidelim el-hükmülillah hak buyurdu irci’i
Sayeban olsun Şerif bize cenah-ı himmeti
Mürşidim kutb-ı hakikat Şeyh Şerafeddin Veli
Cedd-i pakidir Müsellem hem Sezai Gülşeni
(Ah gitti azizim ,bize hasreti kaldı.Ayrılık ateşi gönlümü yaraladı.Ne yapalım hüküm Allahtan ,bana dönün diye Hak buyurdu. Himmet kanatları bize gölgelik olsun Şerif,Yol göstericim,hakikat kutbu Şeyh Şerafeddin Veli, Temiz Atası,Müsellem,hemde Sezai Gülşeni)
(Devamı Haftaya)
İletişim:ozcanguner22@mail.com
İslam Ansiklopedisi :Ebced maddesi
Gülbahçesinden Mektuplar MÜrasalat :s: 227